7 Mayıs 2012 Pazartesi

isimsiz sesler

  Klasik bir gün zannedersin bugünü. Sabah kalktığın zamanki moral bozukluğunu gördüğün kabuslara bağlarsın belki , belki adına bahar depresyonu dersin ruh halinin kötülüğünün. Kendini dibi batmış ve bir daha gün yüzüne çıkamayacakmış gibi hissedersin. Ve hiçbir sıfat , içinde bulunduğun bu boktan durumu hafifletmeye yetmez. Biriken bir sürü işin vardır , azalan zaman ve tabi ki senden bir şeyler bekleyen insanlar vardır. Bilirsin ki beklentinin her türlüsü yorucudur.
   Her şeye rağmen bir günün içerisinde gülümsersin , gülersin , kahkaha atarsın. Ama bunlar da nafiledir içindeki dipsiz kuyuyu tatmin etmeye. Bir gün her şey iyileşir , eskisinden daha iyi olacaktır. düşüncesi kendine yer açmaya çalışır zihinde . Günler gelir ve geçer. Sonra haftalar ve aylar, daha sonra geçecek yıllar. Bir taraftan yaklaşan yaz hakkında planlar yapılmaya başlanır günlerce . Nereye gidilmeli , nerede kalınmalı , nasıl eğlenmeli . Gezilecek yerler , görülecek insanlar , edilecek danslar vardır. Düşünmesi mutlu eder , kafanı oyalar. Ve tabi arkadaşlara anlatılacak pek çok olay , pek çok yaşanmışlık birikmiştir. Her ne kadar iyi bir son olmasa da yaşanmış şeylerden bahsediyorum. 
    Bir diğer gün , yetişmesi gereken sunum için deli gibi araştırma yapar, kaynak tararken yine oyalanırım kendimle , boşluğa dair düşünceler bir süre uzaklaşır. Ama ara verdiğim bir anda , aklıma binlerce tilki üşüşür. Belli mola vermemi beklerler , yine düşünmek için. 
    Bir şey zorlamayla olmaz, ittirmeyle yürümez eğer yürümeye niyeti yoksa , kimseye de kendini zorla sevdiremezsin. Olmuyorsa olmuyor dersin , olmasın ölüm yok ya ucunda. Ama olmayanlar hayatını kapladıkça , onları görmezden gelmek de zorlaşır. Hayatındaki önemli insanları yitirdikçe birer birer, kendin de eksilirsin.
     Her neyse , insanlar diyorum.. İnsanlar umursamıyor çoğu zaman. Kimseye kendini anlatmak için yorulmaya bile değmiyor. Herkeste standart cevaplar. Bu cevapların en ünlüsü : Boşver, takma kafana. Keşke bu kadar kolay olsaydı. Ama olmuyor. İnsanlar , insanlar sorunlarını dinliyor gibi yapıyorlar , çünkü arkasından kendi sorunlarını , kendi hayatlarını anlatmak istiyorlar. 
    Ve daha sonra kendinin diğerlerinden farklı olduğunu , yüzeysel olmadığını fark ediyorsun. Ah be kadın , yüzeysel olmuyorsun da ne oluyor.Baksana etrafında , çok düşünmeyen insanlar çoğu şeyin farkında olmadıkları , hatta buna gerek de duymadıkları için nasıl da mutlular..

28 Nisan 2012 Cumartesi

Beckett

    "Ever tried.Ever failed.No matter.Try again.Fail again.Fail better." Beckett'in insana güç veren o enfes sözleri.Hep denedin,hep yenildin.Tekrar dene.Tekrar yenil.Daha iyi yenil.Bazen diyorum ki şu sözün doğruluğunu göstermek için yaratılmış sanki varlığım.Hala güçlüyüm onca yenilgilerin ardından.Ve hala umutluyum,bir o kadar da inatçı.Yenilgileri inkar etmek değil de kabul etmek daha makul.Başka türlü tekrar ayağa kalkamaz insan,başka türlü dipten çıkamaz,uçamaz.Her yenilgiyle beraber hayal kırıklığı,umudun kırılması,güvenin kırılması beraberinde geliyor doğru.Ama onları yaşamadan mutluluğun ne anlamı kalır ki.
     Kötü deneyimlerime ağlamaktan daha çok ders çıkarmaya çalışıyorum ki bu huyum iyi ki var.Yine Beckett "Hatalarım hayatımdır." derken nasıl da haklıdır sonuna kadar.Hatalarını kabullenmeli insan,yenilgilerini kabullenmesi gerektiği gibi.Mükemmel varlıklar değiliz.En küçüğünden en büyüğüne kadar hataları yapma hakkına sahibiz.Önemli olan yapılan hataların tekrarlanmaması.Bazen bir hata yapar insan,o hata tüm hayatını etkiler.Gitmez mesela gitmesi gereken bir yere.Ya da sevdiği zaman söylemez,hissettiremez.Belki de ruh eşini bu şekilde kaybeder,belki de bir kadın çocuklarının babası olacak kadar seveceği bir adamı en ufak bir hatayla kaybeder.Hayat dersin sonra buna.Deneyim dersin.Ders aldığım bir hata.Hatalarım hayatımdır.Ama kabullenmek acıyı alıp götürmez.O acı bir şekilde kalır,iz bırakır.Zaten hayat da izleriyle güzeldir.
      Bu hayat senin hayatın.Elbette düşeceksin de kalkacaksın da yeri geldiği zaman bulutlara kadar yükselebileceksin.Hayat her anıyla güzel.Bir yandan da "Her anı ölüdür." Belki önemli olan o anıları güzel ve iyi şekilde anımsayabilmektir.Mesela sevdiğiniz ama bir şekilde hayatınızdan çıkmış olan kişiyi güzel anılarıyla hatırlamaya çalışırsınız.Çünkü bu daha kolaydır,canınızı yakan anıları beraberinde getirmez.Yine de her yenilgi,her düşüş,her hata ve her anı güzeldir.Onların değerini bilin.

11 Mart 2012 Pazar

Beklemeye dair şeyler

Hayatımızın önemli kısmı beklemekle geçiyor.Gelecek olduğunu söyleyeni bekliyoruz,bize umut vereni bekliyoruz,bazen de hiç gelmeyecek hatta uğramayacak olanı bekliyoruz,bazen radikal kararlar alıp tamamen yeni olacak şeyleri bekliyoruz.İnsanları ya da zamanı ya da herhangi bir şeyi hep bekliyoruz.Kalkıcak olan uçağı,hareket saati gelecek otobüsü ya da.Bekliyoruz.Bazen çalması için pür dikkat kulak verdiğimiz telefonun sesini,bir aramayı ya da mesaj sesini bekliyoruz.O çok özlediğimiz sesi duymak için.Gelecek güzel günleri bekliyoruz,günlerin hızla geçtiğini görünce biraz burukluk yaşayarak.Hep bir sonrasını bekliyoruz,neler olacak merakıyla.Sanki insan hayatı beklemekle özdeşleşmiş gibi.Daralan zamanın içinde bir şeyleri bekleme hükmü.En son ana kadar,son nefese kadar.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Yanlış yer,yanlış zaman,yanlış insan

    Yanlış yer,yanlış zaman,yanlış insan.Öyle bir üçgen ki içine sıklıkla hapsoldum,oluyorum.Kader demek istemiyorum.Sonuçta hayatımıza en çok yön veren kendimiziz.Yaşananları sadece "kader" adı altında toplamak,ah bu benim kaderim demek sadece bir kaçış,kör bir kaçış.
    Yanlış yerler elimde olmadan sürüklendiğim ikilemler oldu zaman zaman.Yanlış şehirler demek daha doğru belki.Benim olduğum şehir,benim olmadığım şehir (ler).Ve olduğum şehirde yalnızlıkla ödüllendirdim kendimi.Öyle bir yalnızlık ki en hakedileninden,hani yalnızlığı hak etmek diye bi durum var ya,o durum.Etraftaki onca insana rağmen,yalnızlığımın hükmünü kimseye vermemek,benim özgürlüğüm.İnsan o huzurlu yalnızlığına alışıveriyor,başkası gelince pembe bulutları dağıtacakmış gibi bir korku doluyor ruhuna.Herhangi biri tarafından yalnızlığınıza son verilmesinden bahsediyorum,sevdiğiniz kişi tarafından değil.Öyle olsa eminim sevdiğinizi seçerdiniz.Kim seçmez ki.Ama bir gerçek var,senin sevdiğin seni sevmek zorunda değil,bazen hiç sevmiyor,bazen henüz gelmeden gitmeyi kafasına koyuyor ve en ummadığınız anda da gidiveriyor,hiç gelmemiş,sadece hayatınıza birkaç dakikalığına uğrayıp da geçivermiş gibi.Gitmesiyle bitmiyor.Anılar onunla gitmiyor,kokusu onunla gitmiyor,onu hatırlatan şarkılar da ısrarla sizinle kalıyor.
     Gelelim yanlış zamana..İşte ona bir şey yapamıyor insan.Ne giden zaman geri geliyor,ne de yaşanacak zamana tamam ben şu şekilde yaşayacağım denemiyor.
     Yanlış insan var bir de.Kimse sormuyor her şey bu denli yanlış mı diye.Kendi hatalarımızı görmemek için kişilere de yanlış demiyor muyuz çoğu zaman?kime göre yanlış,hangi yargılara göre yanlış?Cevap yok.Sadece yanlış.Peki biz doğru insan olmaya ne kadar çaba gösteriyoruz?Ben gösteriyorum.Aslında zaten nasılsam öyleyim.Kimse kimseyi değiştirmemeli.Sevdiğimiz insanları değiştirme hakkımız yok.Ben sadece ufak tefek hatalarımı düzeltmeye çalışıyorum.Değişmesi gereken çok şey yok.
     Tüm bunları yazmış olmam beni mutlu bir insan yapmıyor.Ne yazık ki her şeyi çözmüş ve ona göre yaşayan birisi değilim.Hala büyük bir başarıyla mutsuzluğu elde edebiliyorum mesela.Ama hala umutluyum.Hayat dediğimiz şey büyük ya da küçük sürprizlerle dolu ve ben var gücümle asılıyorum dileklerime.

30 Ocak 2012 Pazartesi

İçimdeki boşluğa düşmemek için,ona uzattığım eli bir süre sonra geri bıraktı.Sadece boşluktan kurtulmak için değildi onu istemem.Her şeyi itinayla mahvetmeyi başarsam da onu öyle benimsemiştim ve varlığına alışmıştım ki.Yarım değildik belki ikimiz de ama bu birlikte güzel bir bütün olmayacağımız anlamına da gelmiyordu.Ama olmadı.Bekledim,o burda olmasa da bekledim.Benim varlığımı inkar etmeye çalışması,varlığımı yok etmez sonuçta.Öyle değil mi?Hem bir filmde şöyle bi replik vardı: “Parmak izlerimiz dokunduğumuz hayatlardan silinmez.” En ufak bir iz kalmışsa hani,belki..Peki umut etmek?Hayır.

Renkler

Evden çıkmadığım 3.gün.Hayır,hasta filan değilim.Sadece insan kalabalıklarının içine girmek istemediğim bi gün daha.Ve benim bu aralar mutlu insanlara tahammülüm yok.Pardon aslında tam olarak öyle değil,sadece kendi mutluluğunu düşünenlere tahammülüm yok.Yoksa bana ne onlardan.Ama yine de evde benim gibi çok durmamalı.Duvarlar üstüme geliyor,sanki tavan saatler geçtikçe alçalıyor,tam başımın üstüne doğru.İçtiğim kahveler sayısız.İzlediğim filmler de öyle,tek başıma izlediğim filmlerden söz ediyorum.Daha güzel daha mutluluk verici şeylerden bahsetmek isterdim,bizi daha güçlü,daha hevesli yapabilecek şeylerden.Ama yapamıyorum.Belki sözcükleri unuttum.Hiç adil değil di mi,bir sebep,sadece bir sebep bizi üzebilirken,mutlu olmak için birden fazla şeye ihtiyaç duyuyoruz.Hala inancım var benim.Bu kadar yağmurun fırtınanın üstüne,bana gelecek gökkuşağını arzuluyorum.Rengarenk.Ama gelmiyor.Hep öyle olur ya hani,ya erken gelir ya da çok geç.Zaten zamanla aramızı düzeltemiyoruz bir türlü.Şehirlerle de öyle.

icimdedelivar

Sevdiğiniz birisinin hayatınızda bıraktığı boşluğu bir başkasıyla tam olarak dolduramazsınız.Tıpkı puzzle parçaları gibi.Parçaların yerleşeceği yer bellidir,eksik olan parçanın yerine bir başkası uymaz.Hep eksik kalır işte o resim.O kadar.